Günde 11.000 litre hava soluyoruz. İhtiyacımız olan oksijenle beraber akciğerlerimize havadaki kirleticileri de çekmiş oluyoruz. Trafikte arabaların, deniz taşıtlarının, uçakların egzozları, inşaat tozları, sanayi emisyonları, restoranlar ve mangallardan yükselen dumanlar, soba, kuzine ve şöminelerden çıkan kömür ve odun dumanları havamızı kirletir.
Bu dış kaynakların neden olduğu kirleticiler çeşitli çaplarda partikül maddelere dönüşür. Sağlığımız için en tehlikeli olanların başında PM2.5 geliyor. Saç telinden onlarca kat ince olan partikül maddeler ev, ofis, okul, spor salonuna, klinik gibi kapalı alanlara nüfuz ederler.
Bulunduğumuz kapalı mekanlarda eşya tozları (ev tozu akarları ve maytlar), deterjanlar, yemek pişirme esnasında ortaya çıkan partiküller, ofislerde printer / yazıcıların toner ve kartuşlarından çıkan boya tozları da iç mekan hava kalitemizi olumsuz etkiler.
Ayrıca; bitkilerin polenleri, evcil hayvan bulunuyorsa tüyleri ve deri kepekleri soluduğumuz havada alerjenlerin de bulunmasına neden olur.